-
1 üst sınıf
Oberklasse f -
2 üst sınıf
adj. superclass -
3 üst sınıfa geçmeden önceki ara sınıf
n. removeTurkish-English dictionary > üst sınıfa geçmeden önceki ara sınıf
-
4 upper class
yüksek tabaka, üst sinif, yüksek sinif -
5 superclass
adj. üst sınıf [biy.] -
6 superclass
adj. üst sınıf [biy.] -
7 Oberklasse
Oberklasse <-n> füst sınıf -
8 superior
(sinif, mevki, vb.) üst, yüksek; yüksek kaliteli, üstün nitelikli; gururlu, kibirli, magrur, kendini begenmis; amir, üst; dinsel grup baskani -
9 upper class
üst tabaka* * *zenginler sınıfı* * *((of) the highest rank of society; (of) the aristocracy: The upper classes can no longer afford to have many servants; He speaks with an upper-class accent.) yüksek tabaka, yukarı sınıf -
10 senior
adj. daha yaşlı, yaşça büyük, yaşlı, kıdemli, üst, son sınıfa ait————————n. üst, büyük, yaşça büyük olan kimse, kıdemli kimse, son sınıf öğrencisi, baba* * *kıdemli* * *['si:njə] 1. noun1) (( also adjective) (a person who is) older in years or higher in rank or authority: John is senior to me by two years; He is two years my senior; senior army officers.) kıdemli, üst rütbeli2) ((American) a student in his/her last year in college or high school.) son sınıf öğrencisi2. adjective((often abbreviated to Snr, Sr or Sen. when written) used to indicate the father of a person who is alive and who has the same name: John Jones Senior.) baba, büyük- senior citizen -
11 старший
1) büyük; yaşlıста́рший брат — ağabey
ста́ршая сестра́ — abla
её ста́ршая дочь — büyük kızı
ста́ршее поколе́ние — yaşlı kuşak
писа́тели ста́ршего поколе́ния — eski kuşak yazarlar
де́ти бо́лее ста́ршего во́зраста — daha ileri yaşlardaki çocuklar
2) başста́ршая медици́нская сестра — başhemşire
ста́рший офице́р — üssubay
ста́рший помо́щник капита́на — ikinci kaptan
ста́рший лейтена́нт — üsteğmen
ста́рший тре́нер — baş antrenör / çalıştırıcı
ста́рший официа́нт — şef garson
3) (ста́ршие) → сущ., мн. ( взрослые) büyüklerслу́шаться ста́рших — büyük sözü dinlemek
4) → сущ., м (глава, начальник) üst; başkanподчине́ние ста́ршим — üstlere itaat
ста́рший в семье́ — ailenin reisi / büyüğü
кто у вас ста́рший? — başkanınız kim?
5) son, üstученики́ ста́ршего кла́сса — son sınıf öğrenciler
-
12 topping
adj. birinci sınıf, mükemmel, süper————————n. malzeme, üstüne koyulan şey (yemeğin)* * *1. üstlük (n.) 2. üst ol (v.) 3. üst olarak (prep.)* * *noun (something that forms a covering on top of something, especially food: a tart with a topping of cream.) üstüne konulan sos, krema v.b. -
13 remove
n. uzaklaştırma, uzaklaşma, mesafe, uzaklık, derece, kademe, taşınma, sonra gelen yemek [brit.], üst sınıfa geçmeden önceki ara sınıf [brit.]————————v. kaldırmak, çıkarmak, gidermek, uzaklaştırmak, görevden almak, nakletmek, elini çekmek, ortadan kaldırmak, taşımak, götürmek, başka yere götürmek, yerinden etmek, taşınmak, götürülmek* * *1. çıkar 2. kaldır* * *[rə'mu:v]1) (to take away: Will someone please remove all this rubbish!; He removed all the evidence of his crimes; I can't remove this stain from my shirt; He has been removed from the post of minister of education.) ortadan kaldırmak, çıkarmak, gidermek2) (to take off (a piece of clothing): Please remove your hat.) çıkarmak3) (to move to a new house etc: He has removed to London.) taşınmak•- removal
- remover -
14 topping
tepesini kesme; üst, tepe; birinci sinif, en iyi kalite
См. также в других словарях:
üst sınıf — is. 1) Bir üst sınıf veya ileri sınıf 2) top. b. Toplumda sosyal ve ekonomik açıdan ileri düzeyde olan insan topluluğu … Çağatay Osmanlı Sözlük
sınıf — is., Ar. ṣinf 1) Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri Birinci sınıf öğrencileri. 2) Çeşitli amaçlarla oluşmuş kümeler 3) Ders okutulan yer, dershane, derslik 4) Önemlerine, niteliklerine göre kişi veya nesnelerin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üst katman — is., top. b. Toplum içinde yer alan ve yüksek değerlere sahip olan sınıf … Çağatay Osmanlı Sözlük
Mustafa Ülgen — (born 1945 in İnegöl Bursa Turkey) is a Turkish orthodontist. Contents 1 Biography 2 Publications 2.1 Publications In Turkish 2.1.1 E Books … Wikipedia
alt — is. 1) Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. Z. O. Saba 2) Bir nesnenin tabanı Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yukarı — is. 1) Bir şeyin üst bölümü, fevk, aşağı karşıtı 2) mec. Yetkili kimse Emir yukarıdan, çaresiz kaldık. 3) sf. Benzerleri arasında üstte bulunan Yukarı kat. 4) sf., mec. Aşama, sınıf, makam bakımından ileride olan O bizden yukarı sınıftandı. 5) zf … Çağatay Osmanlı Sözlük
Mustafa Kemal Atatürk — Atatürk redirects here. For other uses, see Atatürk (disambiguation). Mustafa Kemal Atatürk … Wikipedia
Osman Nuri Koptagel — For other uses, see Osman Nuri Pasha (disambiguation). Osman Nuri Koptagel 1311 b P. 17[1] Born … Wikipedia
çavuş — is. 1) Bir işin veya işçilerin başında bulunan ve onları yöneten sorumlu kimse 2) tar. Osmanlı Devleti teşkilatında çeşitli hizmetler yapan görevli 3) tar. Osmanlı ordusunda üst komutanların buyruklarını ast komutanlara ulaştıran görevli 4) ask.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kazak — 1. is., ğı, ask. 1) Rusya da ve İran da ayrı bir sınıf oluşturan atlı asker 2) sf., mec. Karısına söz geçirebilen, dediğini yaptırabilen erkek, kılıbık karşıtı 2. is., ğı, Fr. casaque 1) Baştan geçirilerek giyilen, genellikle kollu, örme üst… … Çağatay Osmanlı Sözlük